CERN Tanrı parçacığını buldu mu ?

CERN Tanrı parçacığını buldu mu ?

4 Temmuz günü CERN den yapılan açıklamalarda konu tanrı parçacığı olarak adlandırılan maddenin kütlesini oluşturduğu varsayılan bir partikülün enerji seviyesini ( yok olan bir alandan dolayı ) ölçümlemişler şeklindeydi.

CERN aslında şunu biliyor ve önümüzdeki günlerde açıklayacağı yeni verilerde fizikçilerde bunu teyit edeceklerdir. Yok olan enerji seviyesinde olması gereken partikül tanrı parçacığı olarak adlandırılan son parçacık değil.

Şu CERN deki veriler henüz fizikçilerin eline verilmediği için bir yorum yapmak erken. Fakat yapılan açıklamalar ” Tanrı parçacığı olduğunu varsaydığımız ” şeklindeki açıklamalar henüz bu parçacığın son parça olmadığı

Ulaşılan 114 GVolt luk enerji seviyesinde proton proton çarpışmasında çarpışmadan çıkan proton seviyesinde bir azalma olması tanrı parçacığının ayrıldığını gösterir deniliyor.

Sonuç bildirilerine konu olan bir yıl önce yayınlamış enerji seviye kontrol grafikleri ekteki şekilde…

CERN Tanrı parçacığını bulamadı…

Higgs bozonu tesbit edilmiş olabilir. Aslında higss bozonu bir enerji seviyesini tarif etmesine rağmen CERN bunun bir partikül şeklinde açıklanmasına ses çıkarmadı ve bu yönde açıklamaları destekledi.

3-4 ay içinde ” TANRI ” öldürdüler mi bunu açıklayacaklar.

Çünkü eğer bu partiküle ispatlanmış ise partikülleri oluşturarak yeni maddeler elde etmeniz oldukça kolay. Artık insanoğlu evrenin tanrısı olacak demektir.

Eski yazılarımdan okuyanlar hatırlayacaktır. Tanrı parçacığı diye bir partikül olduğunu ben kendi adıma kabul etmiyorum. Çünkü eğer evren oluşmaya başladığında tek bir nokta ise bu ancak sıkıştırılmış enerji olabilir ve enerji parçalayarak evreni oluşturur. ( Big bang teorisi ) Bu durumda evrenin başına döndüğümüzde tek bir parçacıktan bu şekilde b ir evren oluşumu gözlenmesi mümkün değildir.

Enerji tek noktaydı ve bu enerji parçalanarak yeni enerji seviyeleri oluşturdular, oluşturmayada devam ediyorlar.

Öyle ise atomun içinde bir partikül aramak sonuç olarak maddenin kütlesini oluşturacak tek bir partiküle bizi götürmeyecek.

Tekrar yeniden söyleyebilirim ” Matruşka bebekleri ” gibi atomu açıktıkça yeni parçalara ulaşacağız ve hiçbir zaman tek bir parçacık elde edemiyeceğiz. Çünkü evreni partikül oluşturmuyor, evreni enerji oluşturuyor.

Tanrı parçacığı olarak kabul edilen enerji seviyeside artık aramaların partikül bazında olmayacağını enerji seviyeleri arasında olacağını gösteriyor. Derine indikçede hiçliğe doğru hızla yol alıyoruz.

CERN Temmuzda öldürdüğü tanrıyı Ekimde tekrar diriltecek Aynı BAAL gibi…

Tavsiye Yazılar

4 Comments

  1. Factorx dedi ki:

    Böylece bulmacanız da çözümlenmiş oldu :)

    Lakin şu parçacık-partikül meselesi karışık. Parçacık aynı tanrı parçacığında olduğu gibi görece daha popüler bir kelime olduğu için kullanıldı basında ama deney başkanları hep alan kelimesini kullandı. Son açıklamada ATLAS deneyi sorumlusu kadın da açıklamalarında Higgs alanına giriyoruz bundan sonra dedi. Dediğiniz gibi bir higgs varsa bu bir enerji seviyesi olacaktır açıklamalar da bu enerji seviyesi kelimesi de kullanıldı zaten. CERN’in buradaki olayı dediğiniz gibi parçacık kelimesini düzeltmemeleri, insanlar böyle daha kolay anlıyor diye düzeltmemiş olabilirler çünkü bu alanı (Gerçek ve ya değil) anlamak güç. Kısacası evet bu bir alan.

    Teori; enerjinin bir araya gelip kütleyi yaratmasına bu alanların sebep olduğu yönünde. Yani karanlık madde meselesine geliyoruz buradan. Enerjinin seviye atlaya atlaya madde ve kütleyi oluşturduğu iddiası neden araştırılmıyor da maddeye kütle verdiği iddia edilen bir alan araştırılıyor diye sorarsak eğer bunun cevabı evrendeki toplam kütle miktarında saklı. Madde toplam enerjinin çok küçük bir bölümü. Yüzde 4 gibi bir bölümü. Peki yüzde 96 nerede ya da ne? Buna da karanlık madde demişler. Tüm hikaye buradan başlıyor doğru ya da değil. Belki de dediğiniz gibi komple yanlış bir yoldalar ama sizin dediğiniz gibiyse karanlık maddeye ya da etere ne diyeceğiz? Bunu nasıl açıklayabiliriz? Bu da yine farklı bir enerji seviyesi midir?

    Bir de o zaman çoklu evrenlere de inanmıyorsunuz?

  2. Hallac-ı Mansur
    ’un
    Yeni Platonculuk
    ’tan esinlenen düşüncelerine göre
    “evren” yaratılmamıştır
    ,
    bir ışıkkaynağı olan Tanrı özünün yansıması sonucu oluşmuştur. İslam dininin ileri sürdüğü yaratış-yaratılışolayı yanlış anlaşılmıştır. Tanrı’dan başka bir varlık olmadığı için “yaratılmış nesne” den söz edilemez.Yaratılmış nesne , tek varlık olan Tanrı karşısında ikinci bir varlığın bulunduğunu ileri sürmektir. Buda tanrısal öze aykırıdır, iki ayrı varlık olduğunu söylemektir
    .[

    1. 9unerc dedi ki:

      Güncel bir haber bu düşünceyi gayet güzel destekliyor: Şok edici denen haberde, big bang sonrası erken evren zamanından (10.7 milyar yıl önceden ) samanyolu gibi spiral yapıdaki bir galaksinin keşfi mevcut bilgi dahilinde olabilmesi beklenen birşey değilmiş… “Current wisdom holds that such ‘grand-design’ spiral galaxies simply didn’t exist at such an early time in the history of the universe.” A ‘grand design’ galaxy has prominent, well-formed spiral arms.

      http://phys.org/news/2012-07-earliest-spiral-galaxy-discovery.html

  3. Neyin ne olup olmadığı konusunda yorum yapmadan önce gözlemlerimizin farkındalığını başkalaştırmak gerekli.. Şöyle ki; varolan herşey davranışlarda bulunmaktadır. Bu davranışların neler olduğu konusunda genelleme yaparsak ilginç sonuçlar ortaya çıkacaktır. Örneğin , iletişim bir davranış çeşididir ve evrenden var olan her şey iletişim/etkileşim halindedir , dediğimizde evrensel bir realiteye ulaşmış oluruz. Peki neden evrende var olan herşey iletişim davranışı göstermektedir , diye sorduğumuzda ; öyleyse evrende var olan herşeyin yapısının özünde (canlı , cansız , kütleli , kütlesiz , vb..) aynı temel davranışı ortaya çıkaracak aynı yapı elemanı olduğunu söyleyebiliriz. Genel davranışlar olarak iletişimden başka beslenme , çoğalma , değişim ve başkalaşım , cazibe , birlik ve beraber olma , güvenlik'i yazabiliriz. Kütleli veya kütlesiz yapılar aynı davranışları gösteriyorlarsa , özde aynı yapı elamanlarına sahip oldukları yazabiliriz. Farklılık sadece algılarımızda ortaya çıkmaktadır. Kütleyi algıladığımızda değil de algıladığımızı kütleli kabul ediyoruz , demektir. Birinin nefretini veya sevgisini , bedenimizde rüzgar etikisine benzer bir şekilde hissedebilseydik nefretin veya sevgininde kütlesi olduğunu kabul edecektik. Çünkü nefret veya sevgiyi ölçülebilir halde algılayan bedenimiz , gerekli ayırımı yapacak ve maddenin 5 .ci halindeki nefret için bilimsel verileri ortaya koyacaktı. Cern'da aranıp da bulunduğu iddiası gündeme gelen Higgs bozonu için de durum aynıdır. Kütleye sahip olmak veya olmamak , enerji alanı , bizim algılarımızda vardır. Bir şeyin varlığı , kendisini veya etkisini algıladığımızda söz konusudur..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir